Balkanlar Kadar Güzel

Bir sevgilim vardı.
Tanrı’nın ve meleklerin kıskandığı,
Balkanlar kadar vahşi, eşsiz ve büyülü.
Yüzü, yeryüzünün en verimli toprağı gibi parlak,
Saçları Trakya’nın
ayçiçek tarlaları gibi sarı ve sonsuz.

Göz bebeklerimden bile sakınırdım onu.
Kocaman ağzıyla,
iri dişlerini göstererek gülerdi,
ve biz gülüşürdük
Marmara’nın az değer gören bir kıyısında.

Bir sevgilim vardı.
Ve ben onun deliliğine vurgundum.
O bir denizdi, ben bir kumsal,
Gelirdi, vururdu, geri çekilirdi.
Ama artık dalgaları çarpmıyor kıyılarıma.

Bir rüzgâr gülü gibi dönerdim çevresinde,
Ama rüzgârı dindi.
Ormanlarımız vardı,
Yemyeşil, dallı, budaklı.

Ormanlarımızı kim yaktı, sevgilim?
Ben değil…
Ben ellerimle su taşıdım,
köklerimize dokunup dua ettim,
gölgemiz hiç solmasın istedim.

Ama sen…
Sen her şeyin başlangıcında bir gülüşle geldin,
ama sonunda
bir kılıç gibi sapladın sırtıma.
Yanarken gözlerimde
sen tutuşturduğun ateşin önünde
bir başkasının ellerini tuttun.

Ben sana yalvardım, sevgilim.
“Alevleri söndür,” dedim,
ama sen sadece
kendi kinini içimden çekip
ellerimi ateşe atıp
“Seninle bir hayat yoktu zaten” dedin.
Yıkılmam için çelik bileklerinle bastın
ve ben, yakıldıkça seni sevdim.

Ve şimdi…
Şimdi ben küller içinde kaldım,
ve sen,
yüzümdeki kararmış gözyaşlarını silmeden
sevgisizlikle başkasının yataklarına sıçradın.
Geriye tek bir şey kaldı:
Bir inkar, bir soğuk gülümseme,
sanki benden tek bir iz bile kalmamış gibi.


Yorumlar

Popüler Yayınlar