Gittiğin yerden bakabiliyor musun içime?

 Beni sevdin mi, hâlâ bilmiyorum.

Ama ben seni sevdim.

Kendi kalbimi, namusum gibi korurcasına sundum avuçlarına. Sen o kalbi, göz göre göre ezdin.


Seninle başlayan her şey güzel başladı. Sessiz, utangaç, ama umut dolu. Gözlerindeki cilveye, sesindeki güvene, “bana bir şey yapmaz” düşüncesine kandım. Her şeyimle açıldım sana. Her şeyimle. Bu, bir gururun, bir erkeğin, bir adamın çırılçıplak kalması gibiydi. Ruhça, vicdanca, insan gibi.


Ama sen...

Sen beni gözümün içine baka baka kandırdın.

Yalan söyledin. Küçük değildi bu, büyük yalanlardı. Sessiz ihanetlerin vardı senin. Belki bedenini vermedin bir başkasına – ya da verdin, bilmiyorum – ama kalbini çoktan başka yerlere dağıtmıştın zaten. Bir erkeğe yapılacak en ağır şeyi yaptın: Sevilmeye değer olmadığımı hissettirdin.


Oysa ben seni korudum.

Ailene, arkadaşlarına, çevrene karşı bile savundum.

Eksiklerini örttüm. Kusurlarını sevdim. Ama sen ne yaptın?

Arkama sakladığım dünyayı sırtımdan hançerledin.

Sustun. Yüzüme gülüp arkamdan sustun.

O suskunluk var ya… İşte ihanet oradaydı.


Romantizm bir çiçek değil bazen.

Bazen bir erkeğin sana güvendiği andır.

O güveni aldın, yaktın.

Bir daha kimseye kolay kolay inanamam artık. Çünkü sen, inançlarımı öldürdün. Aşkı değil. Aşka hâlâ inanıyorum. Ama insanlar adına utanıyorum artık. Özellikle de senin adına.


Seninle geçirdiğim anları unutmadım. Ama artık onların da bir yüzü var. Tiksintiyle karışık bir hüzün. Çünkü samimi yaşadım ben onları. Seninse kaç tanesi gerçekten sendendi, bilmiyorum.


Ve biliyor musun, Gizem?

Hâlâ rüyalarıma girdiğin geceler oluyor. Ama artık uyanınca küfür ediyorum. Çünkü orada kalmaya layıksın: Uykunun boşluğunda, karanlıkta.

Gerçek hayatta yerin yok artık.


Sen gittin.

Ama ben buradayım.

Sen yalana sığındın.

Ben gerçeğimle yüzleştim.


Ve bu yazı…

Bir ağıt değil.

Bir lanet de değil.

Bu, hayatımda bir daha asla affetmeyeceğim tek kadına yazılmış bir son cümledir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar